Osteoporoz, kelime anlamıyla “delikli kemik” veya toplumda bilinen adıyla “kemik erimesi”, kemiğin zayıf ve kırılgan olmasına yol açması nedeniyle kırık riskini artıran önemli bir halk sağlığı problemidir. Özellikle menopozdan sonraki (postmenopozal) dönemde olan kadınlarda östrojen hormonunun azalması nedeniyle hızlı bir kemik kütle kaybı görülmekte bu durum da bazı kişilerde osteoporoza neden olmaktadır. Yukarıda belirtildiği üzere bunun en önemli tarafı kemik kırık riskinde artışa yol açmasıdır. Bu kırıklar kolaylıkla gelişebilir ve kimi zaman -örneğin uyluk kemiği (femur) kırıklarında olduğu üzere- yaşamı tehdit eder hale gelebilir veya kişileri yardımsız işlerini göremez hale getirebilir. Aşağıda menopoz sonrası görülen kemik erimesi (osteoporoz) ile ilgili genel bilgileri bulabilirsiniz.
Osteoporoz kemiğin en küçük yapısında (mikro-mimari) olan değişiklikler nedeniyle çok delikli hale gelmesi, sağlamlığının azalması ve kemik kırık riskinin artmasıyla giden tüm vücuda ait (sistemik) bir kemik problemidir.
Hayır. Kemiklerimiz sürekli yapım-yıkım süreçlerinin olduğu dinamik bir dokudur. Genel olarak 25-30 yaşlarına dek yapım daha fazladır. Bu dönem kemik yapımızın en fazla kütleye ulaştığı tepe yaş olarak kabul edilmektedir. Bu tepe yaştan sonra, özellikle 40 yaşından itibaren kemik yapım-yıkım dengesi yıkım tarafına kayar, dolayısı ile kemik kütlesinde gitgide azalma meydana gelir.
Temel olarak osteoporoz oluş nedenine göre ikiye ayrılmaktadır:
Hayır. Hem kadınlarda hem erkeklerde osteoporoz görülebilir. Bununla birlikte kadınlarda menopoz sonrası hızlı hormon kaybına bağlı kemik yoğunluk azalması (yıllık ortalama %5 kayıp) tipiktir. Benzer yaştaki erkeklerde kemik kütle kaybı yılda %1-3 arasındadır.
Osteoporoz açısından riskler şu şekilde sıralanabilir:
Yaşın ilerlemesi, Kadın cinsiyet, Erken menopoz, Ailede osteoporoza bağlı kırık (özellikle annede uyluk kemiği kırığı), Çok zayıf olmak, Daha önceden osteoporoza bağlı kırık varlığı, Bazı ilaçlar (kortizon vb.),Bazı hastalıkları (ör. Romatoid artrit), Sigara, Alkol.
Osteoporozun tanısı en güvenilir olarak Kemik Yoğunluk (bone mineral density, BMD) Ölçümü ile -özellikle DEXA (Dual Energy X-Ray Absorptiometry) aleti kullanılarak- yapılır. Kan ve idrar testlerinde, kemik yapım ve yıkımına ait maddelerin araştırılması da önerilmiş olmakla birlikte bu testler genel kullanımda değildir.
Özellikle zincir kemiği (omurlar), uyluk kemiği (femur) ve bilek kemikleri özellikle bu açısından en riskli kemiklerdir. Bu konuda yapılan araştırmalar ile önemli bir saptama şudur; nispeten daha az yaşlı olan kişilerde her hangi bir düşmede öncelikle koruyucu amaçla bilek uzatılır ve bilek kırıkları bu nedenle daha sıktır. Ama özellikle 70-75 yaş itibariyle reflekslerin zayıflaması ile eli uzatamadan, doğrudan kalça üzerine düşme ile kalça kırıkları daha fazla görülür.
Evet. Bu alanda hem kemik yıkımını azaltan hem de yapımını artıran ilaçlar kullanılarak kemik erimesi tedavi edilmeye çalışılır. Ancak tedavinin önemli bir parçası egzersiz ve kasların çalıştırılmasıdır; çünkü yerçekimine karşı yapılan hareketler (ör: yürüyüş, ağırlık kaldırma vb.) kemik yapımını uyarıcı etki yapar, ayrıca kas gücümüzün artması ve dengemizin güçlendirilmesi sayesinde kemiklerimiz korunur.
Yapılacak en iyi şey dengeli, düzenli beslenmek (D-vitamini ve kalsiyum) ve düzenli spor yapmaktır. Özellikle 25-30 yaşına dek kemik yapımımız ile ne kadar yüksek kemik yoğunluğuna ulaşırsak, kemik kaybı olsa da bunun etkisi daha az olacaktır. Bunun dışında özellikle menopoz sonrasında kemik sağlığımızı koruyabilmek için yine D-vitamini, kalsiyum açısından yeterli, dengeli beslenme ve düzenli egzersizlere devam edilmelidir.